15 Nisan 2012 Pazar

Dört Ateşli Yosma Tadında



Dün uzun bir gündü. Gecesi kahkahayla biten günleri böyle tanımlamayı seviyorum. Zira gülmenin hayata katkısıyla ilgili çocukluktan gelen bir inanca sahibim...

...

Kavramların içlerinde zıtlarını da barındırdığı bilinen bir gerçektir. Aşk kurgumuzun içinde nefretin var olabilmesi, her özgürlüğün aslında kısıtlar üzerinden tanım bulması gibidir bu zıtlık. Ad olarak birbirine kontrast bulduğunuz ya da eksen dışında tuttuğunuz haller aslında birbirini tamamlar, şekillendirir ya da anlamlandırır çoğu zaman. Cinsellik de bu kavramlardan biridir bir bakıma. İnsanın kendi cinselliğine dışarıdan bakması hemen her zaman komik algılanır; çoğu zaman başkasınınkine de. Yeşil Çam’ın düşüşü olarak değerlendirilen erotik Türk sineması yıllarına ters açıdan yaklaştığımızda, zıtlardan oluşan bütünlüğün keşfinin aslında bu dönemde hızlandığını görebiliriz. Zira “Tokmak Nuri”nin afişine baktığımızda erotizm ve gülmeceyi bir arada görebiliyorsak, zıtlar bu dönemde başarıyla bir araya getirilmiş demektir. Seksin daha kabul görür halde sergilenmesi için dinamiğinde barındırdığı komediyi gün ışığına çıkarmak elbette küçümsenecek bir girişim değildir. Öyle ki bu projeksiyon insanın hemen her zaman açlığını çektiği iki noktaya etkir; cinsel haz ve gülmeye duyulan ihtiyaca. Biliyoruz ki cinsellik, biyolojik ödül mekanizmalarıyla desteklenen güçlü bir güdü. Bu noktada, malzemesi insan olan bu kavramın pazara yönelik işlenmesi gayet karlı bir yaklaşım. Peki ya gülmece? Bunun cevabınıysa bir arkadaş toplantısında rastlantı sonucu bulduk…


Keyifli günün sürprizli gecesini Alternatif-İstanbul Rehberi'nde yayımlanan Erotizm Üzerine Örülen Beyaz Perde yazımda bulabilirsiniz. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder